Medeni Hukuk
12 Haz 2025
⏱ 15 min read
23 okundu
Medeni Kanun m. 166 Evlilik Birliğinin Sarsılması
Evlilik Birliğinin Temelinden Sarsılması Kavramı
Türk Medeni Kanunu’nun 166. maddesi, evlilik birliğinin temelden sarsılması (diğer adıyla şiddetli geçimsizlik) nedeniyle boşanma davası açılabileceğini düzenler. Bu madde, özel boşanma sebeplerinden farklı olarak genel bir boşanma sebebi niteliğindedir ve evlilik ilişkisinin sürdürülemez hale geldiği durumlarda taraflara bir çıkış yolu tanır.
Evlilik, karşılıklı saygı, sevgi ve dayanışma üzerine kurulu bir birliktir. Ancak bazen bu temel unsurlar zayıflar, eşler arasında güven, iletişim ve ortak yaşam iradesi ciddi biçimde sarsılır. İşte bu noktada TMK m. 166, evlilik birliğini sürdürmenin her iki taraf için de artık mümkün olmadığı hâllerde mahkemeye müdahale olanağı sağlar.
“Evlilik birliği, ortak hayatı sürdürmeleri kendilerinden beklenmeyecek derecede temelinden sarsılmışsa, eşlerden her biri boşanma davası açabilir.” — TMK m. 166/1
Bu hüküm, hem bireyin kişisel özgürlüğünü hem de aile kurumunun sağlıklı işleyişini korumayı amaçlar.
Yasal Dayanak ve Madde Metni
Türk Medeni Kanunu’nun 166. maddesi dört fıkradan oluşur ve genel boşanma sebeplerinin yanı sıra, anlaşmalı boşanma ve fiili ayrılık hâllerini de kapsar. Madde metni şöyledir:
Madde 166 –
(1) Evlilik birliği, ortak hayatı sürdürmeleri kendilerinden beklenmeyecek derecede temelinden sarsılmışsa, eşlerden her biri boşanma davası açabilir.
(2) Davacının kusuru daha ağır ise, davalının açılan davaya itiraz hakkı vardır. Ancak bu itiraz hakkının kötüye kullanılması hâlinde mahkeme boşanmaya karar verebilir.
(3) Evlilik en az bir yıl sürmüşse, eşlerin birlikte başvurması ya da bir eşin açtığı davayı diğerinin kabul etmesi hâlinde, evlilik birliği temelinden sarsılmış sayılır.
(4) Boşanma sebeplerinden herhangi biriyle açılmış bulunan davanın reddine karar verilmesi ve bu kararın kesinleşmesinden sonra üç yıl geçmesi hâlinde, ortak hayat yeniden kurulamamışsa, evlilik birliği temelden sarsılmış sayılır ve eşlerden birinin istemiyle boşanma kararı verilir.
Bu düzenleme, boşanmanın üç farklı alt türünü aynı madde içinde düzenlemektedir:
Genel boşanma sebebi (fıkra 1 ve 2)
Anlaşmalı boşanma (fıkra 3)
Fiili ayrılığa dayalı boşanma (fıkra 4)
Genel Boşanma Sebebi Olarak Evlilik Birliğinin Sarsılması
1. Kavramsal Çerçeve
Evlilik birliğinin sarsılması, evlilikteki duygusal, fiziksel ve sosyal bağların kopması anlamına gelir. Taraflar arasında sevgi, saygı, güven ve sadakat ilişkisi zedelenmiş; ortak yaşam artık sürdürülemez hale gelmiştir.
Bu sarsılma genellikle:
- Sürekli tartışmalar, hakaret ve küçümseme davranışları,
- Şiddet, ilgisizlik veya aldatma,
- Eşin ailesine veya çocuklara kötü davranış,
- Ortak yaşam yükümlülüklerinin ihlali
gibi durumlarla ortaya çıkar.
2. Hukuki Niteliği
Bu madde, “kusura dayalı” boşanma sebepleri arasında yer alır. Ancak kusurun ağırlığı, boşanma kararı açısından belirleyicidir. Yargıtay içtihatlarına göre, taraflardan biri tamamen kusursuz olmasa dahi, evlilik birliği dayanılmaz hale geldiyse boşanma kararı verilebilir.
3. Kusur İlkesi ve İtiraz Hakkı
TMK m. 166/2’ye göre, davalının daha az kusurlu olması hâlinde, davacının boşanma talebine itiraz etme hakkı vardır. Bu itiraz hakkı, özellikle evliliğin devamında korunmaya değer bir menfaatin bulunması hâlinde önem kazanır.
Ancak bu itiraz, dürüstlük kuralına aykırı şekilde kullanılıyorsa (örneğin sırf diğer tarafı cezalandırmak amacıyla), mahkeme bu itirazı dikkate almaz ve boşanmaya hükmedebilir.
Anlaşmalı Boşanma (TMK m. 166/3)
Evlilik en az bir yıl sürmüşse, tarafların ortak iradesine dayalı olarak boşanmaları mümkündür. Bu durumda taraflar birlikte başvurabilir veya bir tarafın açtığı davayı diğeri kabul edebilir.
Bu boşanma türü, evlilik birliğinin temelinden sarsıldığı varsayımına dayanır; ayrıca kusur araştırması yapılmaz. Ancak mahkeme şu hususları incelemek zorundadır:
- Tarafların boşanma iradesinin serbestçe açıklanmış olması,
- Boşanmanın mali sonuçları ve çocukların durumu konusunda anlaşma sağlanması,
- Hakimin tarafları bizzat dinlemesi.
Yargıtay’a göre, taraflardan biri duruşmaya gelmez veya iradesini açıkça ortaya koymazsa, anlaşmalı boşanma kararı verilemez.
Fiili Ayrılığa Dayalı Boşanma (TMK m. 166/4)
Bu hüküm, uzun süre ayrı yaşayan eşlerin artık fiilen evlilik birliği kuramayacakları durumlarda devreye girer.
Koşulları şunlardır:
Daha önce açılmış bir boşanma davasının reddedilmiş olması,
Bu ret kararının kesinleşmesinden itibaren üç yıl geçmiş olması,
Bu süre içinde tarafların ortak hayatı yeniden kurmamış olması.
Bu şartlar gerçekleştiğinde, mahkeme artık kusur araştırması yapmaz; doğrudan evlilik birliğinin temelinden sarsıldığı sonucuna varır. Böylece, hukuken bitmiş ancak fiilen sürdürülmeyen evliliklerin sonlandırılması sağlanır.
Yargıtay İçtihatları Işığında Uygulama
Yargıtay, evlilik birliğinin sarsılmasıyla ilgili pek çok kararında somut olayları dikkatle değerlendirerek bazı ilkeler geliştirmiştir.
1. Küçük Tartışmalar Boşanma Sebebi Değildir
Yargıtay 2. Hukuk Dairesi kararlarında, günlük yaşamın olağan akışı içinde yaşanan küçük tartışmaların, tek başına evlilik birliğini sarsacak düzeyde olmadığı belirtilmiştir.
“Eşler arasındaki geçici kırgınlık ve tartışmalar, ortak hayatı sürdürmeyi imkânsız hale getirmedikçe boşanma sebebi sayılamaz.”
2. Eşin Ailesine Aşırı Müdahale
Bazı durumlarda, eşin ailesinin evlilik içi yaşama sürekli müdahalesi, evlilik birliğini sarsan davranış olarak kabul edilir. Eşin bu duruma sessiz kalması veya destek olması da kusur sayılır.
3. Şiddet ve Hakaret
Fiziksel veya psikolojik şiddet, Yargıtay uygulamasında en ağır boşanma sebeplerinden biri olarak kabul edilir. Bu tür davranışlar, evlilik birliğini temelden sarsan ve çoğunlukla tek başına boşanmayı gerektiren eylemlerdir.
4. Evlilik Birliğini Kurtarma Olasılığı
Mahkeme, her somut olayda tarafların evliliği sürdürme ihtimalini araştırır. Eğer birliğin onarılması mümkünse, boşanma yerine ayrılık kararı da verilebilir (TMK m. 170).
Evlilik Birliğinin Sarsılmasının Sonuçları
1. Boşanma Kararının Etkileri
Boşanma kararıyla birlikte:
- Evlilik birliği sona erer,
- Eşler yeniden evlenme hakkı kazanır,
- Mal rejimi tasfiye edilir,
- Nafaka ve tazminat hükümleri devreye girer,
- Velayet ve kişisel ilişki düzenlenir.
2. Maddi ve Manevi Tazminat
Kusursuz veya daha az kusurlu eş, boşanma nedeniyle uğradığı zararın giderilmesi için maddi ve manevi tazminat talep edebilir (TMK m. 174).
Maddi tazminat, ekonomik kaybın giderilmesini; manevi tazminat ise kişilik haklarına yönelik saldırının telafisini amaçlar.
3. Nafaka Türleri
Boşanma kararında üç tür nafaka gündeme gelir:
- Tedbir nafakası: Dava süresince,
- Yoksulluk nafakası: Boşanma sonrası,
- İştirak nafakası: Çocukların bakım ve eğitimi için.
Boşanma Davasında İspat ve Deliller
Boşanma davaları, çoğunlukla taraf beyanları ve tanık ifadeleriyle şekillenir.
Delil Türleri:
- Tanık ifadeleri
- Mesaj kayıtları, e-postalar
- Ses veya görüntü kayıtları (yasal sınırlar içinde)
- Sağlık raporları, kolluk tutanakları
Mahkeme, hakim takdir yetkisini kullanarak tüm delilleri değerlendirir. Boşanma davasında ispat yükü, davacının üzerindedir.
Aile Mahkemesi’nin Rolü ve Hakimin Takdir Yetkisi
Hakim, boşanma davalarında geniş bir takdir yetkisine sahiptir. Tarafların ifadelerini, davranışlarını ve dosya kapsamındaki tüm delilleri değerlendirir.
“Hakim, boşanma sebebinin varlığını her türlü delille serbestçe takdir eder.” — TMK m. 184
Ayrıca, hâkim, tarafların kişisel çıkarlarının ötesinde, çocukların üstün yararını ve aile kurumunun korunmasını da gözetmekle yükümlüdür.
Sonuç: TMK m. 166’nın Günümüzdeki Önemi
Evlilik birliğinin sarsılması, Türk aile hukukunda en sık başvurulan boşanma sebebidir. Modern toplumsal yaşamın dinamikleri, bireylerin psikolojik ve ekonomik bağımsızlığı, bu hükmün uygulama alanını daha da genişletmiştir.
TMK m. 166, taraflara özgürlük alanı tanırken, aynı zamanda hukukun koruyucu işlevini de sürdürmektedir.
“Hiçbir hukuk düzeni, artık fiilen sona ermiş bir evliliği zorla sürdürmeyi emredemez.”
Bu madde, aile hukukunun merkezinde yer almakta; bireyin onuru, kişisel özgürlüğü ve toplumsal barış açısından belirleyici bir rol üstlenmektedir.





